ANAYASA
Anayasa Mahkemesi’ne göre; “Anayasa; Devlet yapısının temelidir. Devlet kuruluşlarının yapısı ve düzeni, bu kuruluşların yetkileri ve birbirleriyle olan ilişkileriyle karşılıklı durumları devlet ve kişilerin haklarıyla ödevleri, bu hukuksal yapının bütününü oluşturur” . Bu yazımızda; özel güvenlik görevlilerinin, bir terör saldırısı neticesinde yaralanması, engelli duruma düşmesi gibi durumlarda, gazilik unvanı alıp, bu unvandan kaynaklanan haklardan yararlanıp yararlanamayacakları konusu, Anayasa, ilgili mevzuat ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun teklifleri kapsamında değerlendirilecektir. Yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma zamanına ilişkin açıklamalara yer verilecek, ardından konu bazı suçlar özelinde değerlendirilecektir. Savunma hakkı, adil/dürüst yargılanma hakkının bir parçası olup kısıtlanamaz. Savunma hakkı başta Anayasa ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde öngörülmüş olup, hem Anayasa Mahkemesi’nin ve hem de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarına konu yargılamalarda savunma hakkının önemine işaret edilmektedir. Sanığın savunma hakkının korunması vasıtalarından birisi, duruşmada sanığın sorgusunun yapılmasıdır. Bu yazımızın kapsamı; Rusya Federasyonu’nun, Ukrayna Devleti’nin toprağı olan Kırım’da yaşayanların tercihi ve Rusya Federasyonu’na katılma isteğini gösteren halk oylamasını da gerekçe göstererek, gerçekleştirdiği ilhakı ve bunun siyasi, sosyal, iktisadi ve güvenlik gerekçelerini tartışmak değildir. Başlarken tarihten bir not;Tarihte bilinen iddianamelerden birisi, Maximilien Robespierre’nin 1793 yılında Fransa Kralı 16.
Asker kişinin, sırf eşcinsel olduğu için, silahlı kuvvetlerden ilişiğinin kesilmesi durumunda 8. Maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma (dolayısıyla haber veya fikir alma) hürriyeti, askerlik hizmetlerinin gereklerine uygun olarak 477 Sayılı Kanunun 61. Maddesinde düzenlenen disiplin suçuyla, askeri öğrenci, erbaş ve erler bakımından sınırlandırılmış, bu maddede, okunması veya bulundurulması Genelkurmay Başkanlığı tarafından yasak edilen kitap, dergi ve her türlü yazıların okunması veya bulundurulması cezai müeyyideye bağlanmıştır. Bu sınırlamanın fiilen gerçekleştirilmesi veya sınırlamanın denetlenmesi açısından idarenin bir takım tedbirler alması mümkündür. Maddesi; yasak edilmiş evrak ve risalelerin ve propaganda vasıtalarının veya askerlik için zararlı görülen şeylerin kışla, konak, ordugahlara sokulmaması ve şüpheli şahısların askerlerle temas ettirilmemesi görevini komutanlara vermiştir. Askeri Yargıtay bir kararında [634]; “…Anayasamızın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığını taşıyan 26 . Maddesinin ilk fıkrası, “bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” hükmünü içermekte olup, maddenin 2 . Fıkrasında bu hürriyetin sınırlanma şartları, son fıkrasında hürriyetin kullanılma usulünün kanunla düzenleneceği hususu yer almakta, konumuzla ilgili önem arz eden maddenin 3 . Fıkrasında ise, “haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümlerin, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmayacağı” hükme bağlanmaktadır.
Askerlikten kaçmak, askeri sadakat vazifesine karşı yapılan ve vazifeyi ağır surette ihlal eden mütemadi bir suçtur[119]. Askeri Yargıtay, yerleşik içtihatlarında, firar suçlarının suç işleme kastının devam ettiği sürece mütemadi bir suç niteliğinde olduğunu belirtmektedir[120]. Hizmetle ilgili olmayan bir husus hakkında astın doğru söylememiş olması, bu suçu oluşturmaz. Sorunun doğrudan doğruya amirden gelmesi şarttır[114]. Hizmete ilişkin olsa bile herhangi bir üstün sorusuna karşı bilerek doğru söylememek bu suçu oluşturmaz[115]. Maddesinde suçlar, cürüm ve kabahat olarak ikiye ayrılmıştı\. Heyecan dolu slot oyunlarında dönüş yap, gerçek ödüller kazan. mostbet casinomhub giriş\.
İfade hürriyeti yüzyıllardır tartışılan bir meseledir. Düşünmek, düşündüklerini çeşitli yollarla dile getirmek, paylaşmak, üretmek, düşünceleri yaymak, bu sayede ortaklık kurmak, ihtilafları çözmek, başkalarını etkilemek, toplanmak, örgütlenmek, insan olmanın bir gereğidir. Mukayeseli Ceza Hukukunda, gerek Kıta Avrupası Hukuku′nda ve gerekse Anglo-Amerikan Hukuku′nda bazı düşünce açıklamalarına, açıklamanın içeriği, yapıldığı yer ve/veya şekli, bireyin şüpheli davranışları, ülkenin o an içinde bulunduğu halin gerekleri gibi nedenlere bağlı kısıtlamalar getirildiği gibi, bireylerin sorumlu tutulduğu görülmektedir. “Hükmün kolektif verilmesi” ilkesinin parçası olan ve yargı sistemimizin süjelerinden avukatın kamu hizmeti gördüğü ve Türk Milleti adına gerçekleştirilen yargılamaların bir parçası olduğu tartışmasızdır. Ülkemizde gün geçmiyor ki; geçici, kalıcı ne sorun varsa çözebilmek için reform çağrıları yapılmasın, kimisi samimi, kimisi gerçek gündemi örtmek veya ötelemek, kimisi safları sıklaştırmak için, ekonomide, hukukta, yargıda, adalette değişim rüzgarları estiriliyor, peki işe yarar mı? Şimdi de pek yakın zamanda değişen Anayasanın yeniden kısmen veya toptan değiştirilmesi tartışmaları başladı. Son günlerde erken seçim veya seçimlerin yenilenmesi (biz “erken seçim” kavramını kullanmayı tercih ediyoruz) gündeme geldi. Erken seçim; “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” başlığı altında Anayasa m.116’da düzenlenmiştir.
- (1) Bu Kanunun amacı; Türk Silahlı Kuvvetlerinde etkin bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
- Ancak bunun yararlı olup olmadığı, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi uyarınca kabul görmüş yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına aykırı düşüp düşmediği, yüksek mahkemelere seçilip görevlendirilmiş yargı mensuplarının süreleri bittiği gerekçesiyle tekrar derece mahkemelerine gönderilmelerinin uygunluğu ayrıca tartışılması gereken bir konudur.
AYİM’nin yargılama yöntemini yukarıda izah etmiştik. Burada tekrar etmekten ziyade adil yargılama ilkesi ile bağdaşmayan durumlar irdelenecektir. Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hakim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar. Yüksek disiplin Kurullarının çalışma usulleri ilgili Yönergelerde[423] ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu cezalar ilgiliye yazılı olarak tebliğ edilmek ve ilgilinin kuvvet komutanlığındaki dosyası ile kıta şahsi dosyasına konulmak ve siciline işlenmek suretiyle infaz olunur. – Mümkün olduğu takdirde, cezayı tek başlarına belirli bir hapis odasında geçirirler. “Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak” (657 SK m.125/E-j). “Zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas” gibi suçlar “yüz kızartıcı suçlar”dır. Bu bentte belirtilen “yüz kızartıcı hareket” kavramı, “yüz kızartıcı suçlar” kavramından daha geniş kapsamlıdır. Ceza hukukunda dahi kapsamı tartışmalı olan yüz kızartıcı suçlardan daha geniş yorumlanabilecek yüz kızartıcı hareketlerin sınırı, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede olmasıdır[226]. “Özürsüz olarak 1 yılda toplam 20 gün göreve gelmemek” (657 SK m.125/E-d).
Maddeleri uyarınca, amirleri tarafından verilen emirler açıkça suç teşkil etmiyorsa yerine getirmek zorundadır. Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun emirlere itiraz etme durumunda bu suç oluşmaktadır. Bu bentte düzenlenen disiplin suçu emre “itiraz” durumudur. Maddesinde düzenlenen emre itaatsizlikte ısrar suçu oluşacaktır. Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiiller 657 SK’nun 125. Çalışmanın niteliği itibariyle ayrıntıya girmeden 657 SK’nun 125. Nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçunun maddi unsuru, nöbet yerini terk veya başka surette nöbet talimatına aykırı hareket etmektir. Bu suç sadece bu iki hareketten birinin yapılması ile oluşur. Maddesine göre cezalandırılabilmesi için sayılan bu seçimlik hareketlerin yapılmasına rağmen hizmetin aksamamış veya maddi bir zararın doğmamış olması gerekmektedir. Şayet maddi bir zarar doğmuş veya hizmet aksamış ise, AsCK’nun 136/1-C. “Astına sövenler, hakaret edenler veya askeri usul ve kurallar ve nizamlar dışında kötü davrananlar 2 aya kadar oda veya göz hapsi cezası ile cezalandırılırlar” (477 SK m.55). “Astlarını gözetim görevinde ihmal ve kusuru olanlar veya astlarının suçlarını haber vermeyenler, 15 güne kadar oda veya göz hapsi cezası ile cezalandırılırlar” (477 SK m.54).
Son fıkrasında sözleşmenin 15.maddesine göre bu hakkın sınırlandırılamayacağı belirtilmiştir. Maddesinde eşler arasında eşitlik ilkesi düzenlenmiştir. Buna göre evlilik süresince ve evliliğin sona ermesi durumunda, kendi aralarında ve çocukları ile ilişkilerinde eşlerin haklar ve sorumluluklardan eşit şekilde yararlanacakları belirtilmiştir. İkinci Dünya Savaşının neden olduğu yakıp yıkmalar, öldürmeler, korku ve dehşet, dünya kamuoyunda, insanlık için sürekli bir barışın kurulması, insanlığın diktatörlük tehlikesine ve baskılara karşı korunması isteğini doğurmuştur[448]. Görüşmeler sonucunda Avrupa’nın demokrasi bağlamında bireylerin özgürlüğü, siyasal özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalı olarak bir kurum oluşturmak konusunda görüş birliğine varılmış ve bunun sonucunda Avrupa’nın ilk siyasal kuruluşu olan Avrupa Konseyi kurulmuştur. Avrupa Konseyine ilişkin statü on devlet tarafından 5 Mayıs 1949’da Londra’da imzalanmış ve 3 Ağustos 1949’da yürürlüğe girmiştir[449]. Konsey oluşturulurken devletler demokrasi anlayışlarını da belirtmişlerdir. Konseyin statüsünün başlangıcında ilk kez gerçek demokrasiden bahsedilmekte, gerçek demokrasinin birey özgürlüğü ve hukukun üstünlüğüne dayandığı belirtilmiştir[450]. Disiplin cezaları hakkında cezalı tarafından yapılacak şikâyet üzerine karar vermeye yetkili amir, bu kararın verileceği zamanda cezayı vermiş olan amirin bir derece üstü olan disiplin amiridir (AsCK m.188/4). Kanun koyucu bu düzenlemeyle, ceza verildiği anda şikâyeti incelemekle yetkili amirin herhangi bir şekilde görevi başında bulunmadığı durumlarda (atama, izin, emeklilik gibi) şikâyetin yerine gelen kimse tarafından incelenmesine imkân sağlamıştır. Disiplin cezalarının verilmesi konusunda, mevzuatımızda yetki devrine imkân veren açık bir düzenleme bulunmamaktadır[366].
Mali Cumhuriyeti’nin nitelikleri bölünmez, demokratik, laik ve sosyal devlet şeklinde özetlenmiştir. Bu demokratik yapıda “parti”nin çok önemli bir yeri vardır. Devletin ırk, cins, dil ve din ayırımı yapamayacağı ve herkesin kanun önünde eşitliğini teminat altına alacağı belirtilmiştir. Seçimlerin genel, eşit ve gizli oyla olması emredilmiştir. Etnik, ırk veya din yönünden ayırımcılık ve bölgeci propaganda yasaktır. Altı yıl için meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanı ile cumhurbaşkanınca tayin edilip görevden alınabilen bakanlardan oluşan bakanlar kurulu arasında başbakanı seçme ve tayin yetkisi de cumhurbaşkanına tanınmıştır. Cumhurbaşkanı bakanlar kurulunun da olumlu görüşünü alarak meclisi feshedip seçimleri yenileyebilir. 1943’te Fransa’nın muhalefeti ve baskılarına rağmen o yıl yapılan seçimler sonucu oluşan meclis, oy birliğiyle manda döneminden kalma hükümlerle ilgili anayasa değişikliklerini gerçekleştirdi. Esasen daha 1941’de işgal altındaki Fransa’nın değil direniş kuvvetlerinin kumandanı olan De Gaulle’ün temsilcisi tarafından Lübnan’ın bağımsızlığı şeklen ilân edilmişti.
Maddesinde bulunan; “Bu Kanunun 74 üncü maddesine aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde özel veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur.” hükmüyle de 74. Maddeye aykırılık teşkil edecek davranışlar suç olarak düzenlenmiştir. Maddesinin Devlet memurluğuna alınma şartlarını düzenlediği, bu maddenin 1. Alt bendinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen hak yoksunluğu süreleri geçse bile, kasten işlenen bir suçtan 1 yıl veya üzeri hapis cezası veya süresine bakılmaksızın 5. Alt bentte sayılan suçlardan birisi ile kesinleşmiş mahkumiyet kararının varlığı halinde memur olma yeterliliği kaybedilmektedir. Bir kişi bu hüküm kapsamına giren bir suç işlediğinde, memuriyete alınmayacağı gibi, memursa memuriyette kalma sıfatını da kaybedecektir. Bunun yegane istisnası 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun m.13/A’da düzenlenen yasak hakların iadesi olarak gösterilse de, uygulamada idari yargının güncel kararlarında yasaklanmış hakların geri alınmasının memuriyet engelini kaldırmadığı kabul edilmektedir ki, bu tür görüş ve kararlar hatalıdır. Maddesi Kanunun amacını; “kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek” olarak öngörmüştür. Kanunun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. Fıkrasında; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” diyerek, ceza hakiminin ceza takdir yetkisi için genel bir çerçeve belirlemektedir. Nihayet TCK m.61 ila m.63’de cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi bakımından uygulanacak kurallar yer almaktadır. Bu yazımızda; avukatların görevleri ile ilgili veya görevleri dışında işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı soruşturulması ve kovuşturulması usulü kısaca açıklanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki devlet memurlarına disiplin kurulları tarafından verilen disiplin cezaları yargı denetimine açıktır. Yukarıda açıklandığı üzere disiplin kullarının verdiği disiplin cezaları 1602 SK’nun 21/3. Maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamında değildir. Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşıldığı üzere devlet memurlarına verilen uyarı ve kınama cezalarının yargı denetimine kapalı olduğu 657 SK’nun 136. Diğer disiplin cezalarına karşı ise yargı yolunun açık olduğu bizzat Anayasanın 129. Adil yargılanmanın hakkının birinci şartı, yargılamanın bir “mahkeme” tarafından yapılmasıdır. AİHM içtihatlarında “mahkeme” deyimi, kanunla kurulan yürütme organı ve taraflar önünde bağımsız ve tarafsız bir makamı ifade eder[657].
Recent Comments